William Glasser ve Başarısızlığın Olmadığı Okul
- Bülent Erkan
- 24 Eki 2024
- 4 dakikada okunur
“Öğrencileri olgularla dolduracak boş kovalar gibi gördüğümüz, sonucu belli sorulara sonucu belli cevaplar veren bilgisayarlar gibi davrandığımız sürece, demokrasinin temel binası olan eğitim sistemi içine kendi yıkımının tohumlarını ekmiş oluruz.”
— William Glasser
Seçim Teorisi ve Temel İhtiyaçlarımız

Glasser bir öğretmen ve model olarak danışanlara ne yaptıklarını değerlendirmeleri ve davranışlarının kendilerine ve diğerlerine zarar vermeden temel ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı ile ilgilenir.
Bu görüşe göre insanın iki temel ihtiyacı vardır. Bunlar: İlişkisellik (sevmek ve sevilmek) ve saygı (kendisine ve diğerlerine karşı faydalı olduğunu hissetmek) ihtiyaçları olarak ifade edilmektedir.
Davranışlar yukarıda belirtilen iki temel ihtiyacı karşılamaya yöneliktir ve gerçeğin, sorumluluk duygusunun ve doğru-yanlışın farkındalığını yansıtırlar. Bu görüşü temel alan gerçeklik terapisinin amacı ise daha iyi seçimler yapmak ve kendi yaşamı üzerinde daha etkin kontrol sağlamaktır.
Seçim teorisi doğumdan ölüme kadar tüm yaptıklarımıza odaklanır ve tüm davranışlarımızın içsel yönelimli ve seçilmiş olduğunu savunur. Buna bağlı olarak, bireylerin düşünce, duygu ve davranışlarıyla ilişkili olan seçimlerinin farkındalığı onların yaşam kalitesini belirlemektedir. Kişisel seçimlere odaklanan gerçeklik terapisi aracılığıyla bireyler daha doğru seçimler yapabilir dolayısıyla daha iyi bir yaşama sahip olabilirler Seçim teorisine göre aslında yaptığımız her şey kendi seçimimizdir. Seçim teorisi bir iç kontrol psikolojisidir, hayatımızın yönünü belirleyen seçimleri neden ve nasıl yaptığımıza açıklık getirir.
Seçim teorisinde Glesser insanın beş genetik ihtiyaç tarafından yönlendirildiğini belirtmiştir. Bunlar; Hayatta kalma, sevmek, ait olma, özgürlük ve eğlence.

1- Hayatta Kalmak
Yaşamın esasları olan sağlıklı olma, beslenme, hava alma, korunma, güvenlik ve fiziksel rahatlık gibi temel ihtiyaçlardır. Bütün yaşayan varlıklar, hayatta kalmak için mücadele ederler. Buna genetik olarak programlanmışlardır. İspanyolca, “ganas” kelimesi mücadele arzusunu en iyi açıklayandır. Bu kelime; sıkı çalışma, pes etmeme arzusu ve hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapma anlamındadır. Bu mücadele içine, hayatta kalmanın ötesine geçip güvenliğimizi sağlamayı da alır. Ganas oldukça değerli bir niteliktir. Eğer, başkalarına göre daha az riske atılan biri olduğunuzu düşünüyorsanız, hayatta kalma ihtiyacınız güçlü demektir. Eğer bu konudaki istekliliğiniz tanıdığınız çoğu kişiyle aynıysa, bu ihtiyaç sizin için ortalama bir güce sahiptir. Bunun tersi bir tespit, ihtiyaç düzeyinizin düşük olduğunu gösterir.
2- Ait Olma
Gerçeklik terapisi ait olma ihtiyacının üç farklı biçiminin olduğunu belirtir.
Bunlar;
· Bir topluluğa ya da bir gruba ait olma,
· Bir aileye ait olma,
· Bir iş ya da meslek üyesi olma
Bireyler bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için; sosyal ya da siyasal gruplara, kulüplere ya da farklı etkinlik gruplarına ve arkadaş gruplarına katılmaktadır. Glasser, sevme ve ait olma ihtiyacının en önemli ihtiyaç olduğuna, çünkü diğer ihtiyaçları gidermek için insanlara ihtiyaç duyduğumuza inanır.
3- Güç / Başarı:
İnsana özel bir ihtiyaç varsa; o da güçtür. Güçten yola çıkan tek tür insanlardır. Güç ihtiyacı, hayatta kalma ihtiyacının yerini alabiliyor ve çoğu insanın hayatını yönetebiliyor. Güç ihtiyacı; statü, tanınma ve diğer insanların bize itaat etmesiyle karşılanabilir. Güç, nihayetinde bir özsaygı hissidir ve başkalarının beğenileni olmak ve kendine değer vererek karşılanır. İyi evlilikler ve arkadaşlıklar güç eşitliğine dayanmaktadır.
Örneğin, çocukları sınıfta bırakmanın doğru olduğuna inanan öğretmenlere bütün okullarda rastlanır. Bu inanç, gücün kötüye kullanımı anlamına gelir.
Bir seçim teorisi toplumunda, başkalarını bir şeye zorlama neredeyse söz konusu bile olamaz. Çünkü üzerinde durulan nokta kişilerin birbirleriyle iyi anlaşmalarıdır. Karşılıklı yargıda bulunmanın yerini farklılıkların müzakere edilmesi alır. Güçlüler, kişilere hükmetmenin onlara bir şey kazandırmadığını anlar. Bu toplumun tipik özelliklerinden biri, güç ihtiyacıyla başa çıkmak olmalıdır.
4- Özgürlük/Bağımısızlık
Birey, başkalarının gücünü kendi yaşamı için bir tehdit öğesi olarak algıladığında, bu güç bireyi kaygılandırır. Glasser’a göre bu tehdit algısı, bireyde öncelikle özgürlük kaygısı yaratır. Özgürlük ihtiyacı, evrimin karşılıklı ihtiyaçlar arasındaki doğru dengeyi sağlama çabasıdır. Bu dengeyi ifade eden altın kural ise; “Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma” anlayışıdır.
İnsanlar, hayatlarının en azından bazı yönleri veya hayatlarını nasıl yaşayacaklarını seçme özgürlüğüne ihtiyaç duymaktadır. Onlar canlarının istedikleri gibi gezmeye, kendilerini özgürce ifade edebilmeye ve kiminle isterlerse arkadaşlık etmeye ihtiyaç duymaktadırlar. Özgürlük ihtiyacı, ya eşe ya aileye ait olma ihtiyacı gibi diğer ihtiyaçlarla çatışabilir.
Özgürlük hissiyatı, seçimler yapabilmek yeteneğinden kaynaklanır. Özgürlük veya sorumluluk seçeneklerini hayatımızda hissettiğimiz zamanlarda, üzüntümüzün azaldığını görürüz. Seçimleri yapma becerisi, gereksiz sınırlandırmalar ve zorunluluklar olmadan yaşama ihtiyacıdır.
5- Eğlence / Zevk alma
Eğlenme öğrenme karşılığında elde edilen bir ödüldür. Öğrenme, insanlara hayatta kalma avantajı sağlamıştır ve eğlence, ihtiyacı insanın genlerine yazılmıştır.
Öğrenme süreci hayat boyu devem eder. Eğlenmeyi durdurduğumuzda, öğrenmeyi de durdururuz! Eğlence en iyi, gülme ile tanımlanır. Eğlenme, tatmin edilmesi gereken en kolay ihtiyaçlardandır. Eğlenmek için, yapılabilecek pek çok şey vardır ve bu ihtiyacı karşılarken fazla engel yoktur.
Yaşamdan zevk alma, oyun ve mizahı deneyimleme ihtiyaçlarıdır.
Bu ihtiyaçların hepsi her bireyde mevcuttur fakat bunların gücü kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Örneğin, hepimizin sevilme ve ait olma ihtiyacı vardır fakat bazı insanlar bunlara daha fazla ihtiyaç duyabilir.
Başarısızlığın Olmadığı Okul

Glasser’in temel ihtiyaçlar ve seçim teorisine göre okullarda eğitim öğretime bakış açısı yenilikler getirmiştir. Glasser’e göre okullardaki asıl sorun başarısızlıktır ve iki tür başarısızlık vardır: Sevgide başarısızlık, özgüven kazanmada başarısızlık. Sevgi ihtiyacını okullar karşılayamaz. Ama özgüven konusuyla okullar ilgilenmelidir. Başarısızlık döngüsünü okullar kırabilir. Başarılan iş başarısızlık duygusunu yıkar.
Glasser çocuğun geçmiş başarısızlıklarını bilmemenin faydalı olduğunu söylüyor. Çocuğun şu andaki durumuna bakmayı öneriyor ve tüm öğrencilere potansiyel başarılı gözüyle bakılması gerekliliğine inanıyor.
Çocuktan davranışını değiştirmesi için yol seçmesi istenir. İyi bir yol bulamıyorsa öğretmen alternatifler sunar. Böylece çocuk davranış planlaması yapar. Sorumluluk ancak durum değerlendirmesi yaparak alınır ve anaokulundan itibaren verilmelidir. Böylece çocuk daha az kural ve cezaya ihtiyaç duyar.
Davranışını değiştirme konusunda sorumluluk alan çocuk bu kararını izlemezse özrü kabul edilmez. Sonuçlara katlanmalıdır. Bu disiplindir. Ceza değildir. Yeni bir plan yapıp uygulama kararını verdiğini söyleyene kadar cezası kaldırılmaz. Öğretmen yerine getirilmemiş bir vaat için özür kabul etmemelidir.
Başarısızlığın nedenleri ezberci eğitim, öğrendikleriyle yaşam arasında bağlantı kuramamaları, okulların yaratıcılığı ve sanatı desteklememesi, düşünmeyi- öğrenme heyecanını teşvik etmemesi ve ölçme değerlendirmenin çan eğrisi, testler, ödevler, notlar olmasıdır.
Böyle bir eğitim uygulandığında yalan söyleme olmaz. Çocuklara yalan söyleten başarısızlık ve değerlendirme sistemidir.
Başarılı öğrenciler için ödevler, testler zaten sorun değildir. İyi bir nota ulaşmak kolaydır. Başarısız öğrenciler ise bu platformda başarılı olmanın yolu yoktur.
Notla değerlendirme değil ana hatları belirlenen bir raporlama sistemi olmalıdır. Başarısızlığın olmadığı bir sistemde öğrenciler zor dersleri denemeye cesaret ederler.
Comentários